Carandiru (2003)

2 Ekim 1992 günü bir insanlık dramı yaşanıyordu Sao Paulo'da; Sıcak kıta Latin Amerika'nın en büyük hapishanesi ünvanına sahip olan Carandiru'da iki çete arasında çıkan kavga isyana dönüşüyor, Carandiru Hapishane Müdürü'nün ılıman tavrı olayları zor da olsa kontrol altına alıyordu. Buna rağmen, siyasi güç kazanma uğraşında olan dönemin valisi Luiz Filho, tüm yetkiyi askeri polis olan "Primeiro Comando da Capital"a teslim ediyor ve yetkiyi eline alan Albay Ubiratan Guimarães, 102 mahkumun yakın mesafeden ağır silahlarla katledilmesiyle sonuçlanan emri veriyordu acımasızca. 
Orantısız güç kullanımı, polislerin nefsi müdafa nidalarıyla örtülmeye çalışılıyor yıllardır. İşin ilginç tarafı ise, olayların sonunda hiçbir polisin can kaybı yaşamamış olmasıydı.
-
Bir film var bu katliamı tüm gerçekliğiyle anlatan, ismi aynı unutulmasın diye: Carandiru. Hapishane yaşantısını kendi şiirsel tarzıyla anlatırken, belgesel niteliği de taşıyan bir film bu. 
Brezilya hükümeti, 1980'li yılların sonunda tehlikeli bir düşmanla, "AIDS" ile savaşmaya başlamıştı, bu kapsamda yurdun çeşitli yerlerine doktorlar gönderildi. Onlardan sadece bir tanesiydi Medico "Doktor": "Toplumun yargıçları var, ben onlardan biri değilim" diyerek sadece işini yapıyordu, çünkü biliyordu karşısındakinin bir mahkum olmaktan öte, bir insan olduğunu ve bunun kendisine ne ifade ettiğini. Sadece arkadaş oldu onlarla, hiç eksik etmedi yüzündeki umut saçan gülümsemeyi karşılık beklemeksizin. Çalıştığı hapishane Latin Amerika'nın en büyük hapishane yerleşkesiydi. 4 bin olması gereken nüfus 7 binlerde seyrediyordu. Olumsuz yaşam koşulları, şiddet ve hastalıkları da beraberinde getiriyordu. Buna rağmen, mutluydu insanlar. Doktor ile konuşurken kader mahkumları, nasıl oraya düştüklerine tanık oluyorduk geri dönüşlerle. 
Hem suçun cezası bu mu olmalıydı? Suçun cezası olmalı mıydı? Thomas More'un Ütopya'da üzerine kafa yorduğu, 'suç işlediği varsayılan bir insanı, daha mı iyi yapardı özgürlüğünden etmek', yoksa amaç, ıslah etmek değil de sadece toplumdan tecrit mi etmekti bu kişileri. Aynı zamanda eğitim diyor More, eğitmeli diyor insana ceza vermek yerine. Hem suç neydi ki? Yakın zamanda kaybettiğimiz "Şeytanın Avukatı" lakaplı Jacques Verges'in belirttiği üzere, her suç değil miydi topluma sorulan bir soru. Toplum hiç mi suçlu değil peki?..
Ve ne mutlu ki eşcinseller var bu filmde.
Bir toplumun onlara karşı yaklaşımı, ne kadar özgürlükçü ve medeni olduğunun en önemli göstergelerindendir gözümde. İki erkeğin elele tutuşması yada iki kadının öpüşmesi neden örülü bir duvardır kafalarda? Dışarıda homofobi hastalığı ile boğuşurken eşcinseller, hapishanelerde ötekileştirilmemeleri hangi taraftakileri suçlu kılardı acaba? Yada eşcinsellerin hapishanelerde evlenebiliyor olması, nereyi daha özgür kılar, içeriyi mi yoksa dışarıyı mı? Peki neresi içeridir, neresi dışarı?..
Yaşanmış hikayesini, bu hapishanede yıllarca gönüllü olarak görev yapmış olan Dr.Dráuzio Varella'nın kitabından alan filmde; Wagner Moura, Gero Camilo, Rodrigo Santoro ve Luiz Carlos Vasconcelos gibi Latin Amerika'nın tanınan isimleri dışında yer alan oyuncuların çoğu bu katliamdan sağ kurtulmuş mahkumlar ve amatör oyuncular. Film çekimleri de yıkılmadan önce izin alınarak Carandiru Hapishanesinde yapılmış. Yönetmen Hector Babenco'nun en vurucu sahnesi ise, kan ve sözlerin gölge olduğu hapishane koridorunda, polise ait bir köpeğin, mahkumun kedisiyle karşı karşıya gelip saldırmaktansa sadece kokladığı, siyasi-düşünsel derinliği olan büyüleyici andı.

-
Olayın üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen Latin Amerika'da hafızalardaki yerini koruyan katliamın failleri, İnsan Hakları Örgütleri'nin çabasıyla yargılanmaya devam ediyor. İlk katta 15 kişinin katledilmesinden sorumlu olan 26 polis, geçtiğimiz Nisan ayında 156 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı, Ağustos ayı içerisinde davanın ikinci aşaması olan, ikinci kattaki 52 mahkumun öldürülmesinden sorumlu 25 polisin yargılanma sürecinde ise 624'er yıl hapis cezası kararı verildi. Emri veren Albay Ubiratan Guimarães ise 2001 yılında 632 yıl hapis cezasına çarptırılmış, tutuksuz yargılanmasını fırsat bilerek eyalet meclisine girmiş, güçlü lobisi ile 2006 yılında temyize giderek beraat etmesinin bir kaç ay sonrasında ise vurularak öldürülmüştü.
Son not: 2002 yılında yaşanan yeni bir isyan tehdidinin üzerine hapishane kapatılarak yıkılmış, bölge park haline getirilmiştir.

0 yorum:

Önizleme