Le Temps Du Loup (2003)

Burun deliklerinizden ciğerlerinize uzanan yolu böyle bir hava ile doldurmasıdır işte Haneke'yi usta yapan. Siren sesini vermeden felaketin acılarını yaşatması, sessizliğin çığlıklarını duyurmasıdır. Le temps du loup, sizi koltuğunuzdan alır, kaldırımın soğuk, nemli gerçekliğinin tam ortasına oturtuverir. Daha ne izlediğinizin farkına varmadan ölümün kar taneleri çıkar namlunun ucundan. Ve kıyametin yıkıcılığı veya insanlığın kurtuluşu değil, kıyametin insanın içindeki sesidir hikayeyi derin kılan, sizi nefes aldığınız yerden uzaklaştıran... 
"Kurdun Günü" olarak çevrildi filmin adı, güzel Türkçemize. Yaşanan felaketten habersiz bir ailenin, güzel bir tatil umuduyla yola çıkmasını, sarsıcı bir olay ile başlayan uçurumun kıyısındaki yürüyüşlerini, direnişlerini tüm gerçekliğiyle anlatır film. İnsan denen varlığı da güvensizlik ortamında...
Çoğu apokaliptik filmlerin aksine bu, ağır bir tempoda, müziksiz, umutsuz, gösterişsiz ve sabırlı bir şekilde ilerler. Çünkü anlatılmaya çalışılan yaşanan felaket değil, insan faktörüdür. Soğuk, ölüm, kan gibi katı ögeler sizi heyecanlandırmanın bir sokak ötesinden geçerek, sakin bir derinliğe çeker, düşündürür.
En sonunda ise, bir apokaliptik anlatı ancak bu kadar sade yansıtılabilirdi der insan. Filmi izletmez şahit eder adeta. Etkileneceğiniz bir an, müzik sesi yerine gerçek gözyaşının sesi ile yaşanır, trajediyi yaşatır... 
Kısacası, sürekli bir heyecan ve ağlama silsilesi istiyorsanız bu film hiç de size göre değil! Lakin trajediyi yaşamak, insanlığın gerçek yüzünü görmek istiyorsanız bu film ilacınız olabilir.

0 yorum:

Önizleme